Ozan Devrim Yay – 22 Kasım 2024
Mahkeme: Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya: 2024/288
12 Mayıs 2010 tarihinde Muğla il merkezinde iki grup arasında kavga yaşanmış; olaya müdahale için orada bulunan polislerin içinde olan polis memuru Gültekin Şahin amirlerinin emri olmadan, Şerzan Kurt’un da içinde bulunduğu, çoğunluğu Kürt olan gruba yönelik ateş açmış, bir kurşun Şerzan Kurt’un ölümüne neden olmuştu.
Açılan dava güvenlik gerekçesi ile dava Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesine nakledilmişti. 07 Eylül 2012 tarihinde olası kasıt suçundan öldürmek suçundan Gültekin Şahin’e mahkumiyet verilmişti.
Tarafların kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi 14 Nisan 2014 tarihli kararı ile kasten öldürme suçundan hüküm kurulması gerektiğinden bahisle kararı bozmuştu.
Bunun üzerine mahkeme 20 Şubat 2015 tarihinde kasten öldürme suçunun haksız tahrik altında gerçekleşmesi suçundan sanık hakkında 16 yıl hapis cezası vermişti. Sanığın duruşmalardaki tutumu nedeniyle 62. madde ve indirim uygulanmamıştı.
Bu kararın da taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1.Ceza Dairesi 18 Nisan 2016 tarihinde oy çokluğu ile verdiği kararla kasten yaralama sonucu ölümün meydana gelmesi suçundan ceza verilmesi gerektiği nedeniyle kararı bozmuştu.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 05 Ekim 2016 tarihinde savcının itirazını reddederek dosyayı Ceza Genel Kuruluna göndermişti.
Ceza Genel Kurulu’nun kararı sonrası Yargıtay 1.Ceza Dairesi 05 Aralık 2018 tarihinde , Ceza Genel Kuruluna götürülen kararın aynısını vermişti.
Eskişehir 1.Ağır Ceza Mahkemesinde 11 Eylül 2019 tarihinde sanık Gültekin Şahin hakkında bu kez“değişen suç vasfına göre, kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelmesi suçundan, cezanın alt hadden tayini ile takdiren 12 yıl hapis cezası” verilmiş, haksız tahrik gerekçesiyle uygulanan TCK maddeleri sonucunda hapis cezası 7 yıl 6 aya düşürülmüştü.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, yerel mahkemenin bu kararını onayan Yargıtay 1. Ceza Dairesine itiraz etmişti. Başsavcılık, son olarak sanığın eyleminin "bilinçli taksirle ölüme neden olma" iddiasıyla yeniden Yargıtay Ceza Genel Kuruluna başvurmuştu.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, verilen 7 yıl 6 ay hapis cezasını bozmuş, sanık polisin eylemini 8 yıla kadar hapis cezası öngörülen "bilinçli taksirle ölüme neden olma" olarak nitelendirmiş, "Öleni tanımayan sanığın ölene yönelik kasten öldürme veya kasten yaralama suçunu işlemek maksadıyla ateş ettiğine ilişkin şüpheden uzak somut bir delil de bulunmadığını" savunarak cezayı bozmuştu. Bu karar, 8'e karşı 17 oyla alınmıştı.
Yeniden başlayan yerel mahkeme yargılaması sürecinde 7 Ekim 2024 tarihinde görülen ilk duruşmasında savcı mütalaası verilmiş, “sanık Gültekin Şahin'in olay tarihi itibariyle 17 yıllık polis memuru olması dolayısıyla silah kullanma konusunda yeterli eğitim almış olmasına rağmen ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırı kast olmaksızın aştığı, silah kullanımındaki dikkatsizliği nedeniyle öngördüğü ancak istemediği şekilde Şerzan Kurt'un ölümüne bilinçli taksirli davranışıyla yol açtığı eyleminden ötürü TCK'nin 85/1, 22/3 ve 53/6 hükümleri uyarınca cezalandırılmasına…” karar verilmesi talep edilmişti.
Şerzan Kurt Davası’nın üçüncü kez ilk derece mahkemesine gelen yargılamasında 2.duruşma 22 Kasım 2024 günü Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşma Öncesi
Duruşmanın planlanmış saati olan 14:00’dan 15 dakika önce mahkeme bekleme alanına geldik. Davayı izlemeye gelenler arasında Hafıza Merkezi, Yaşam Bellek Özgürlük Derneği, Eskişehir Okulu, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Eskişehir İl Örgütünden ve Demokratik Bölgeler Partisinden temsilciler vardı. Basından Mezopotamya Haber Ajansı temsilcisi duruşmayı izlemeye gelmişti. Bekleme alanında başta üniformalı bir polis memuru vardı, ilerleyen dakikalarda sayıları ikiye çıktı, ayrıca salonun içinde ve dışarıda 5 sivil polis memuru daha bulunmaktaydı. Sanık ile müdafileri Av. Erol Halka ve Av. Ebubekir Erten saat 13:55’te salondaki yerlerini aldı
Saat 14:05’te duruşma salonuna girdik. Katılan vekilleri Av. Heval Yıldız Karasu ve Av. Esra Başbakkal da o saatte salona geldi.
Duruşma Salonunun Görünümü
Adliyeye ve duruşma salonuna girişte herhangi bir engelle karşılaşılmadı. Bir sanık yakının da duruşmayı izlemeye geldiği görüldü.Duruşma sırasında resmi giyimli sekiz çevik kuvvet polisi salonda yer aldı.
Heyet beklenirken Mardin’den katılan vekili Av. Erkan Şenses ve İzmir’den katılan vekili Av. Mustafa Rollas ile SEGBİS bağlantıları hazırlandı. Heyet saat 14:14’tee salona geldi ve duruşma başladı.
Duruşmaya Dair
Açılışta dosya ile ilgi yazışmalardan bahseden heyet başkanın konuşmaları, çok düşük ses tonuyla konuşması nedeniyle anlaşılmadı. Dosya yazışmaları ile bilgilendirme bittikten sonra savcıdan tekrar mütalaa istendi.
Cumhuriyet Savcısı mütalaasında: “07.10.2024 tarihli esas hakkındaki mütalaamızı tekrar ederiz ancak ilavemiz olacaktır. Önceki mütalaamızda 27. maddeyi yazmadığımızı fark ettik.”
“Sanık Gültekin ŞAHİN'in olay tarihi itibariyle 17 yıllık polis memuru olması dolayısıyla silah kullanma konusunda yeterli eğitim almış olmasına rağmen ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırı kast olmaksızın aştığı, silah kullanımındaki dikkatsizliği nedeniyle öngördüğü ancak istemediği şekilde Şerzan Kurt'un ölümüne bilinçli taksirli davranışıyla yol açtığı eyleminden ötürü TCK'nin 85/1, 22/3, 27/1 ve 53/6 hükümleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesini talep ederiz.”
(Not: TCK Madde 27- (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.)
Taraflara mütalaaya karşı beyanları soruldu. Katılan vekili Av. Erkan Şenses, “Bu dosya gittikçe acayip bir hal almaya başladı. Bu dava kastan öldürme dosyasından 14 yıl içerisinde TCK madde 27'ye kadar nasıl geldi bilemiyoruz. Madde 27.1 aklımızla dalga geçmektir. 2012’de, TCK’da olmayan bir ceza tanımlanarak ‘faili belli olmayacak şekilde’ öldürmekten ceza verildi. 2015’te kasten öldürme tespiti yapıldı ama haksız tahrik indirimi uygulandı. Verilen 16 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından tekrar bozuldu. Yargıtay Başsavcılığı daha önceki kendi görüşüne rağmen ‘kasten yaralama ile ölüm” olduğuna dair görüş bildirdi. 2018’de üçüncü bir kararla ceza bozuldu ve sonrasında haksız tahrik ve diğer indirimlerle ceza mahkemenizce 7 yıl 6 aya düşürüldü. 2021’de bu cezanın onanması üzerine AYM’ye başvurduk. Ancak Yargıtay Savcılığı bir kere daha itiraz ederek bu kez “bilinçli taksir” olduğunu iddia etti. Sonrasındaki süreçlerde ceza tekrar bozuldu. Kararın sorunlu yanı şudur. ‘Kasıt mı, taksir mi?’ sorusunun cevabında sanık ifadesi önemlidir. Öldürenin sanık olduğu nettir. Sanık vurmadım dediğinde (ki bu durumda taksirden bahsedilemez) ‘sen yapmışsındır ama taksirle olmuş’ dendi. Böyle bir ayıpla karşı karşıyayız.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu bozma için ‘öğrenciyi tanımaması’ ve ölen ile bir husumeti bulunmamasını gerekçe göstermiştir, oysa bu durum hukuka aykırıdır, ‘öğrenciyi tanımaması’ kasten öldürme olmadığı anlamına gelmez. Bu kararla Reyna Saldırısı’nda işyerini basıp onlarca kişiyi öldüren kişinin de yeniden yargılama ve bu yönde bir savunma yapmasına imkan tanınmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunda bu iş bitirilmiş. Bu dava 14 yıldır devam ediyorsa hukuk dışı yöntemlerin devreye girdiğini söylemek mümkündür.
Siirt’te bir uzman çavuşun bir yurttaşı öldürdüğü başka bir olayda “bölgenin özellikleri dikkate alındığında” dendi. Yani hukuk olayın yaşandığı bölgeye ve suçun kime karşı işlendiğine göre fiilen farklı işletiliyor. Burada olay yeri Muğla ama öldürülen Şerzan Kurt olduğu için akıl bu bahsettiğim olaydaki ile aynı akıl.
Mütalaadaki 27/1 maddesinin uygulanması talebini kabul etmiyoruz. 27/1 maddesi açısından savunma yapmanın/ifade vermenin anlamı yoktur. Bu usul açısından da esas açısından da kabul edilemez.
Önceki duruşmada meslektaşımız Av. Arif Ali Cangı, Savcı Doğan Öz Davasında kasten öldürme olduğunun bilindiğini ama heyet tarafından “yapacağımız bir şey yok” dendiğini hatırlatmıştı. Bunu bir kere daha hatırlatıyoruz, şu anda yaşanan da budur.
27/1. madde gündeme getirilince savunma dahi yapılmaması gerektiğini düşünüyoruz.
Yaşam hakkı esas ve usul yönünden ihlal edilmiştir. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararının kesin olması nedeniyle bu ihlalin mahkemenizce de ortadan kaldırılacağını düşünmüyoruz. Yine de Savcı Doğan Öz dosyasına ilişkin meslektaşımızın beyanlarını tekrar ediyoruz ve sanığın cezalandırılmasını talep ediyoruz.” dedi.
Katılan vekili Av. Mustafa Rollas, “Çok kısa konuşacağım çünkü bu davanın başından beri çok söz söyledim. Sanığın fiili kasten öldürme suçudur, usulen başka yöntemlerle cezasızlık algısını oluşturmak adına gerekçeler yazılmaktadır. Kamu görevini yerine getiren kişilerin kamu görevlisi sıfatı belirleyici oluyor ve kamu görevlileriyle ilgili yargılamalarda hukuk maalesef farklı uygulanıyor. Defalarca bu yargı pratiğine tanık oldum. Bu tür dosyalarda cezasızlık politikasıyla, fiiller gerekli yaptırımlarla karşılaşmıyor.
Yargıtayın 27/1. maddeyi gündeme getirmesi şu demektir; ‘Ortada bir ceset var, kimin vurduğunu da biliyoruz ancak en az nasıl ceza veririz’ düşüncesi. Kasten adam öldürme suçunun tüm unsurları bu dosyada vardır. Kastın nasıl gerçekleştiğini de ortaya koymuş bulunuyoruz. Mütalaaya karşı sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılmasını ve indirim uygulanmamasını talep ediyoruz.” dedi.
Katılan vekili Av. Esra Başbakkal, “Hem meslektaşlarım hem de ben hukuki savunma yapmakta zorlanıyoruz çünkü bu dosyada hukukun sınırları aşılmıştır, 27/1. maddesi yani ‘sınırın aşılması’ ifadesi ile sanık ödüllendirilmektedir.
İlk olarak ‘olası kast’la başlayan dosya ‘kasten öldürme’ye döndü, sonra ‘neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama’ olarak nitelendirildi, en son ‘bilinçli taksirle öldürme’ olarak nitelendirildi, şimdi de TCK 27/1 maddesi uyarınca indirim uygulanması talep edildi. Dosya zamanaşımına sokulmazsa bir sonraki adımda herhalde bir de 27/2 maddesi uygulanıp beraatine karar verilecek.
Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler düşünüldüğünde hukuk sınırları içerisinde bir savunma yapmak mümkün değildir. Şerzan Kurt dosyası geçirdiği safahat itibariyle cezasızlığın timsali haline getiriliyor. Yaşam hakkı bakımından gerek yasal düzenlemeler gerekse taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde yer alan usule ve esasa ilişkin güvenceler ihlal edildi. Biz mahkemenizin Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararına uymayarak sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılmasını, haksız tahrik, takdiri ve diğerleri olan hükümlerin uygulanmaksızın en üst hadden cezalandırılmasını talep ediyoruz. Sanık defalarca saldırgan ve manipülatif davranışlar içinde bulunmuştur.” dedi ve sözlerinin sonunda tutanağa farklı geçen bir ifadesini “hukukun sınırları içerisinde savunma yapmak mümkün değildir” şeklinde düzelttirdi.
Av. Heval Yıldız Karasu, “Bence bu dosyanın en can alıcı noktası şudur: Aile demişti ki ‘Oğlumuzun başına bir şey gelmesin diye Muğla’da okusun istemiştik’. Maalesef devlet adalet önünde, Kurt ailesinin çocuğunu koruyamadı ve göz göre göre polisin bir öğrenciyi öldürmesi izlendi. Ailesi gereğini adaletten bekledi, en azından ceza verirler dediler. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise yaraya hançer sapladı, şimdi de 27/1 maddesinin uygulanması talebi bu yarayı iyice deşti.
Meslektaşımız Arif Ali Cangı çok güzel ifade etmişti. Belki mahkemeniz Ceza Genel Kurulu kararına direnemeyebilir ancak kararınızda en azından vicdanen ‘bu olayın kasten öldürme olduğunu biliyoruz’ diyerek karar verirseniz bunun dahi anlamı olacaktır.” dedi.
Sanık Gültekin Şahin, “Ben en başından beri hep aynı şey söyledim. Sayın heyet dosyayı incelediğinde görecektir. Yargıtayın kararına direnebiliyorsanız beraat ettirmenizi talep ediyorum. Bana imtiyaz tanındığı söylenmektedir ancak tutukluluğun üst sınırı 5 yıl olmasına rağmen 6.5 yıl tutuklu kaldım. Cezaevinde dahi yurt dışı çıkış yasağı devam edebilir mi, bana uygulandı. Ben adli kontrol 3 yıldan fazla sürmez diye biliyorum. Geçen celse de kaldırılmadı, halen adli kontrol tedbirim devam ediyor. Oğlumun yurt dışı eğitimi planları aksadı. Bu dosya yüzünden mecburen mesleğimden erken ayrıldım. Tüm dosyayı incelemeniz mümkün değil. Benim ve avukatlarımın geçen seferki beyanlarını dinlemeniz durumunda dahi beraat etmem gerektiğini göreceksiniz. Eğer Yargıtay kararına direnebiliyorsanız beraatimi talep ediyorum. Yattığım süre istenen cezadan kat be kat fazla. O yüzden yurtdışı yasağının da anlamsız olduğunu düşünüyorum. Yasağın kaldırılmasını ve silahımın iadesini talep ediyorum.”
Sanık müdafii Av. Erol Halka, “Rahatsız olduğum için oturarak konuşacağım.”
(Müdafi çok düşük sesiyle konuştuğundan, SEGBİS tarafından daha iyi iletilmesi için mübaşir tarafından mikrofon yaklaştırıldı.)
“Kaç yıldır trajikomik bir yargılama yapılıyor. Meslektaşım ‘hukuk başka yerlerde başka uygulanıyor’ dedi. Muğla güzel bir yerdir, hele hele akşamları tadından yenmez. Bizim de çocuğumuz var. Rahmetli Şerzan yanlış zamanda, yanlış mekanda, yanlış insanlarla bulundu. Olay keyifle yapılan bir yürüyüş şeklinde değildir, cam çerçeve indirildiğinde buna tepki göstermeyen olmaz. Üzücü bir dosya çünkü Şerzan'ın gerçek katili aramızda yaşıyor. Katil karşınızda duran kişi değil.
Sunduğumuz deliller ve savunmalar mahkeme heyeti ve Yargıtay tarafından tamamıyla incelenmemiştir, ben bizzat Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanına gittim, ‘sizin bir yakınınız olsa ne yapardınız’ diye sordum çünkü müvekkil 5 yılı aşan bir süre tutuklu kalmıştır, oysa hukuk tahliye edilmesini söyler. Sanığın da anne babası var, 80 yaşında ve rahatsızlıkları var. Katılan vekili meslektaşlarımızın söylediği şeylere hukuki değer atfetmiyoruz. Göbeğimizi çatlattık, deliller incelenmedi. ‘Beyanımıza inanmayın, delilleri inceletin dedik. Kriminal inceleme talep ettik ama yapılmadı.
Muhakkak maktulün yaşam hakkı vardır ancak sanığın da hakları yok mu? Dosyaların yetkili makamlarca yeterli incelenmediğini düşünüyoruz. Müvekkilin sol örgütlerin listesinde bulunduğuna dair İzmir İl Emniyet Müdürlüğünün yazısı var, dosyaya sunmak istiyoruz. Dosyada çok sayıda fahiş hata var. Sanığın biri Eskişehir’de, biri Burhaniye’de yaşayan çocukları var. 6,5 yıl haksız şekilde hapiste yatarak onlardan uzak kaldı. Gültekin Şahin’in sol örgütlerin infaz listesinde olduğuna dair istihbarat var. Açık adresi dosyada olmamalı. Duruşma sonrası İzmir’e gittiğinde apartmanın önünde alnından vurulursa ne olacak.”
Heyet başkanı bu noktada, “Dosya kapsamında konuşalım, bahsedilen konu bizim yetkimizde değil” diyerek araya girdi.
“Müvekkilin beraatine karar verilmesini talep ediyoruz, mahkemeniz aksi kanaatte ise TCK'nın 27/1 maddesinin uygulanmasına yönelik mütalaaya katılıyoruz, tüm kanuni indirim nedenlerinin uygulanmasını, yurt dışı çıkış yasağının tutuklu kaldığı süre ve talep edilen suç nazara alınarak kaldırılmasını, müvekkile ait silahın iadesini talep ediyoruz.
Müvekkilimin de çoluğu çocuğu vardır. Kendisinin duruşmalarda başkalarını tahrik ettiği söylendi ama sanık burada hiç mi tahrik edilmedi.” dedi.
Diğer sanık müdafiinin beyanlarına geçilmeden önce katılanlar vekili Av. Heval Yıldız başka bir duruşması olduğu için duruşmadan ayrılmak istediğini belirtti. Talebi tutanağa yazıldı, salondan ayrıldı.
Sanık müdafii Ebubekir Erten, “Önceki yazılı ve sözlü savunmalarımızı tekrar ediyoruz. Dosya 14 yıldır süregelmekte. Çok sayıda savunma yapıldı. Tekrar etmek isterim, müvekkilin savunması en başından beri samimi ve istikrarlıdır. Müvekkilin atılı suçu işlediğine dair şüpheden uzak, somut ve kesin bir delil bulunmamaktadır. Şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği beraatini, mahkeme aksi kanaatte ise lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ediyoruz.” dedi.
Sanık Gültekin Şahin'den son sözü soruldu. “Önceki savunmalarımı tekrar ederim, beraatimi isterim, aksi kanaatte iseniz lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ediyorum. Terör örgütlerinin listesinde olduğum için ve can güvenliğim nedeniyle silahımın iadesini talep ediyorum.” dedi.
15:02’de duruşmaya ara verildi. 15:26’da salona tekrar çağrı yapıldı. Sanık ve avukatları küçük bir gecikmeyle salona geldiler. Salondakiler ayağa kaldırılarak hüküm açıklandı.
Kararlar
- Sanık Gültekin Şahin hakkında Şerzan Kurt'a karşı nitelikli kasten öldürme suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında suçun ‘kanunun hükmünü yerine getirirken sınırın kast olmaksızın aşılması suretiyle işlendiğinin’ kabulüyle sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 85/1. maddesi uyarınca, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer ve zaman, meydana gelen zarar ve tehlike, sanığın kusur durumu göz önüne alınarak 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
- Taksirle öldürme suçu bilinçli taksirle işlendiğinden 5237 sayılı TCK'nın 22/3 maddesi uyarınca takdiren 1/2 oranında artırım yapılmak suretiyle 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
- TCK'nın 27/1. maddesi uyarınca cezada taktiren 1/6 oranında indirim yapılarak sanığın 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
- Cezanın sanığın geleceğine etkisi lehine takdiri indirim sebebi kabul edildiğinden TCK’nın 62/1 maddesince sanığa verilen cezada 1/6 oranında indirim yapılarak sanığın 5 YIL 2 AY 15 GÜN hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
- Sanığın cezasının seçenek tedbirlere çevrilmesine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, ertelenmesine, hak yoksunluğu uygulanmasına yer olmadığına,
- 5237 sayılı TCK'nın 53/6 maddesi uyarınca bir mesleğin icrasının yasaklanabilmesi için o mesleğin ruhsatnameye bağlı olarak yürütülmesi gerektiği dikkate alındığında (Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2020/9229 esas ve 2024/3810 sayılı kararı) polislik mesleğinin ruhsatnameye bağlı olarak yürütülen bir meslek olmadığı anlaşıldığından sanık hakkında TCK'nın 53/6 maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, (TCK 53/6: Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir.)
- Sanığın gözaltında ve tutuklukta geçirdiği sürelerin TCK 63. maddesi gereğince hükmolunan cezasından mahsubuna,
- Bir tabanca ve şarjörü ile başka bir tabancanın hüküm kesinleştiğinde sahiplerine iadesine,
- Emanette bulunan kovanlar ve bıçağın müsaderesine,
--Sanığın adli kontrol altında geçirmiş olduğu süre, tutuklulukta geçirdiği süre ve sonuç ceza miktarı nazara alınarak dosya kapsamındaki tüm adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına,
- Sanığın mahkum olduğu sürenin gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği sürelerden fazla olması nedeniyle öngörülen merciden maddi ve manevi tazminat isteme hakkı bulunduğunun kendilerine bildirilmesine,
- Hükmün gerekçesi ile birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta içinde Yargıtaya temyiz yolu açık olmak üzere, sanık hakkında TCK'nın 62/1 maddesinin uygulanması hususunda Üye Hakim’in muhalefetiyle oy çokluğuyla, diğer maddeler yönünden oybirliğiyle karar verildi.
Duruşma saat 15:30’da sona erdi.